Metel metel mengi çatal, iki sıçan göt atar. Bindim bozun boynuna, çıktım halep yoluna, halep yolu sarp pazar, içinde meymin gezer. Meymin beni korkuttu, kulağımı sarkıttı.

– Ağam nerden gelirsin ?
– Ben halep’ den gelirim.
– Ey halep’ in nesi var ?
– At koşturur oğlu var, inci dizer kızı var. Çektim incisini kırdım, oturdum hiyle dizdim. Hiyle dizdiğimi görmüşler, beyler adam salmışlar. Musacık, musacık, dalı kolu kısacık, çık çıkalım çardağa, ok atalım ördeğe. Hekimhan’ın kilidi, yeri göğü bürüdü.

Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş, çok söylemesi çok günahmış. Zamanın birinde bir baba varmış ve bu babanın da üç tane oğlu varmış. Adam oğullarına hem Babalık, hem de Anılık ediyor, tatlı tatlı geçinip gidiyorlarmış.Bir gün      Baba, oğullarına ;
– Oğullarım ben ava gidiyorum. Ermi gelirim, geçmi gelirim hiç belli olmaz. Siz evimizi bekleyin. Diyerek av malzemesini almış, evden ayrılmış. Aradan çok uzun zaman geçmiş ama babalarını bekleyen oğlanlar bir türlü onun eve gelmediğini görmüşler. En büyük kardeş;
– Kardeşlerim, ben gidip babama bakayım, belki başına herhangi birşey gelmiştir. siz evimizi iyi bekleyin, diyerek babasına bakmak için evden ayrılmış.
Evde kalan iki kardeş ava giden babalarını ve onu aramaya çıkan kardeşlerini bekleyip durmuşlar ama aradan çok uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bekledikleri bir türlü gelmemiş. İki kardeşten büyük olanı küçük kardeşine Kara Hasan’a
– Hasan, ben gideyim de babamla kardeşime bakayım hele, yoksa başlarına bir iş gelmiş olmasın. Sen hiçbir yere ayrılma, evimizi bekle.
Diyerek evden ayrılmış. Ama oda aradan uzun zaman geçtiği halde dönmemiş evde yalnız başına kalan Kara Hasan bir gün babasıyla kardeşlerinin dönmediğini görünce onları kendisi aramaya karar vermiş. Etrafı arayıp tarayan Kara Hasan, o çevrede bir devin evine rastlamış. Çok zeki ve çok cesur olan Kara Hasan, babasıyla kardeşlerini bu devin yediğine karar vermiş ama, tek başına ondan intikam alamayacağını düşünerek tekrar yola düşmüş. Az gitmiş, uz gitmiş dere tepe tüz gitmiş, altı ay bir güz gitmiş. Yolda giderken çok güzel ve büyük bir saraya rastlamış. Hemen bu saraya giderek sarayın sahibi Bey’ in hizmetine girmiş. Aradan bir kaç zaman geçtikten sonra , bir konuşma sırasında Bey’ e ;
-Beyim, filan yerde bir dev, o devin de öyle bir iti var ki tam senin kapına yakışır. Demiş Bey ;
-Kara Hasan o iti ne yapıp edip getireceksin, yoksa boynun cellatlık. Demiş.
Devden intikam almak için sabırsızlanan Kara Hasan Yola düşmüş. Gece olunca devin evine gelmiş. Kapıda bağlı olan ite elini uzatmış. İt hırlamış. İtin hırladığını duyan dev merak ederek kalkmış bakmış, ama kimseleri görememiş, tekrar yerine yatmış. Kara Hasan ite bir daha elini uzatmış, it gene hırlamış. Uykudan ikide bir uyandırılmayı sevmeyen dev kalkmış iti bir güzel dövmüş. İt küsmüş ve bir daha havlamamış. Bundan faydalanan Kara Hasan itin zincirini çözmüş ve Bey’ in evine doğru yola düşmüş. İtin bir daha havlamadığını gören dev, merak edip kalkmış bakmış ki birde ne görsün. Kara Hasan iti almış gidiyor. Kara Hasan’ın arkasından;
Kara Hasan, sen beni itsiz bıraktın, daha bana ne yapabilirsin ? diye bağırmış. Kara Hasan; Daha dur hele sana neler yapacağım. Diye karşılık vermiş. Kara Hasan iti doğruca Bey’ e götürmüş ve teslim etmiş. Aradan birkaç zaman daha geçtikten sonra Kara Hasan, Bey’ e ;
– Beyim, devin ağırında Öyle güzel bir atı var ki, tam sana lâyık bir at. Demiş. Bey;

Kara Hasan, o atı getirsen, getirsen sen getirirsin. Eğer getirmezsen boynun cellatlık. Demiş.
Beyin sözlerini kırmak istemeyen, daha doğrusu devden intikam almak isteyen Kara Hasan, tekrar devin evine doğru yola düşmüş. Gece olunca devin ahırına gelen Kara Hasan ahırda bağlı olan atın gemine elini uzatmış, at kişnemiş. Atın neden kişnediğini merak eden dev kalkmış bakmış ki hiç kimse yok. O gittikten sonra Kara Hasan ata bir daha elini uzatmış, at gene kişnemiş. Uykudan uyandırıldığı için kızan dev, kalkmış atı iyice dövmüş. At küsmüş, bir daha kişnememiş. Bu durumdan faydalanan Kara Hasan atı rahatça çözmüş ve üstüne atladığı gibi tırısa kaldırıp, yola düşmüş.
Atın sesinin soluğunun çıkmadığını düşünen dev, merak ederek gelmiş ahıra bakmış ki atın yerinde yeller esiyor. Hemen dürbünü alıp yola doğru bakınca, Kara Hasan’ın kendi atına bindiğini ve tırısa gittiğini görmüş. Arkasından bağırmış;
– Kara Hasan, Kara Hasan, sen beni itten ettin, attan ettin, daha bana ne yapa be yapabilirsin? Diye bağırmış. Kara Hasan geriye dönerek;
Dur hele, daha sana neler, neler yapacağım, diyerek karşılık vermiş. Kara Hasan devden yavaş, yavaş intikam almanın sevinci içerisinde Bey’ in evine varmış ve atı Bey’ e teslim etmiş. Bey çok memnun kalmış.
Aradan birkaç zaman daha geçince Kara Hasan Bey’ e;
– Beyim, devin öyle güzel bir kızı var ki bal dalağı gibi. Tam senin harcın. Demiş. Bey ; Kara Hasan, o kızı getirsen, getirsen sen getirirsin. Eğer o kızı getiremezsen boynun cellatlık. Demiş.
Kara Hasan tekrar yola düşmüş, gece vakti devin evine gelmiş.
Yatağında uyuyan Kıza bir kere dokunmuş, kız uykulu,uykulu inlemiş. Uykusundan uyandırılmak hoşuna gitmeyen dev kalkmış kızı iyice haşlamış. Buna kızan kız küsmüş, bir daha seslenmemiş. Bundan fırsat bulan Kara Hasan kolundan tutunca terkisine almış, yola düşmüş.
Kızın ses vermediğini düşünen dev, bir de bakmış ki kız yatağında yoktur. Çok sevdiği kızının yerinde yeller estiğini gören dev, hiddetle yerinden fırlayıp dürbünle bakmış ki Kara Hasan, kızın terkisinde götürüyor. Arkasından bağırmış ;
– Ey Kara Hasan sen beni itten ettin, attan ettin, kızdan ettin, daha bana ne yapabilirsin?
Kara hasan sevinç içinde cevap vermiş.
Hele dur daha sana neler yapacağım neler. Kızı da götürüp Bey ‘e teslim eden Kara Hasan, aradan bir zaman geçtikten sonra, bir gün Bey’ e ;
-Beyim, devin evinde öyle güzel bir sazı var ki, tam senin neşeli günlerinde çalıp, eğlenmene mahsus demiş. Bey;
– Kara Hasan, o sazı getirsen, getirsen ancak sen getirirsin. Eğer getirmeyecek olursan boyunun cellatlık. Demiş.
Yola düşen Kara Hasan, gece olunca devin evinin üstüne çıkmış ve arıstaktan bir delik açarak elini saza uzatmış. Saza elini uzatınca saz ”Dınnn” diye bir ses çıkarmış. Bunu duyan dev, Kara Hasan’ı hemen yakalamış ve karısına teslim ederek;
– Karı, bunu kırk gün kara üzümle besle, ondan sonra kesip yiyelim de kendimize bir güzel ziyafet çekelim demiş.
Kara Hasan’ı tam kırk gün kara üzümle beslemişler ve dev karısına, akrabalarını yemeğe davet edeceğini; Kara Hasan’ı kesip güzel yemekler hazırlamasını söyleyerek evden ayrılmış.
Devin karısı kocasının dediklerini yapmak için hazırlıklara başlamış ve Kara Hasan’ı kesmek için yatırmış. Kara Hasan, son bir arzusunun olduğunu kana, kana bir su içmek istediğini söylemiş. Devin karısı, suyun kendisinin vereceğini söylemişse de, Kara Hasan kendi elleriyle içmek istediğini söylemiş. Devin karısı Kara Hasan’ın ellerini çözmüş. Kana, kana suyunu için Kara Hasan, ani bir hareketle devin karısını elinden bıçağı aldığı gibi karıyı yere yatırmış ve kesmiş. Etlerini parçalara ayırmış, her parçayı bir torbaya koymuş, tabakları sininin üzerine dizmiş. Daha sonra odanın orta yerine ayran yayığını dikmiş, ortasına yanlamasını bir değnek geçirmiş, karının zıbını yayığa giyindirmiş, yayığın içine pekmez doldurmuş. Arıstakta asılı duran sazı eline alarak yola düşmüş. Yolda hem gidiyor, hem de neşeli, neşeli saz çalarak, türkü söylüyormuş;

“- Sazımı çala, çala,
Çıktım bir ince dala.
Az kaldı düşem, ölem,
Yârimi eller ala.”

Akrabalarını yemeğe davet eden dev, akrabalarının hepsini de yanına alarak eve gelmiş ve karısına seslenmiş:
Karı gel, ananın babanın ellerini öp, onlara hoş geldin, de. Demiş Karıdan hiç ses soluk çıkmamış. Dev bir daha bağırmış, Karıdan yine ses çıkmayınca, dev sinirlenmiş ve elindeki değnekle karıya vurmuş. Yayık devrilmiş, İçinden pekmezler yere akmış. İşin aslını anlayan dev, hemen dürbünü alıp yola bakmış ki, Kara Hasan uzaklarda saz çalarak gidiyor. Arkasından bağırmış ;
– Kara Hasan, beni itten ettin, attan ettin, kızdan ettin, sazdan ettin, karıdan ettin, daha bana ne yapabilirsin? Kara Hasan cevap vermiş;
– Hele dur, daha sana neler yapacağım. Sazı da götürüp Bey’ e teslim eden Kara Hasan, hemen ertesi günü eline bir balta alarak, devin kavaklığına gelmiş, kavakları kesmeye başlamış. Kavaklıktan balta sesleri geldiğini duyan dev.
– Kim o,kavaklarımı kim kesiyor? Diye bağırmış. Kara Hasan :
– Benim dev kardeş. Bizim köyde yaramaz Kara Hasan vardı. Bu gün öldü. Ona tabut yapacağız tahta lâzım olduğu için senin kavaklarını kesiyorum demiş.
Bu güzel haberleri duyan dev, sevinç içinde;
– Aman kardeş, o Kara Hasan bana çok çektirdi. Dur ben de geleyim de o melunun tabutunu birlikte hazırlayalım. Diye bağırmış. Ve o da baltasını alarak kavaklığa inmiş. İkisi beraber kavak kesmişler, tabutu hazırlamışlar. Tabut tamam olunca Kara Hasan ;
– Dev kardeş, Kara Hasan tam senin boyundaydı. Hele şu tabutun içine gir de bir sınayalım nasıl olmuş. Demiş.
Dev sınamak için tabutun içine girince, Kara Hasan tabutun ağzını hemen mıhlamış, tabutun içinde kalan devin bağırmalarına kulak asmadan işini tamamlamış, tabutu yuvarlıya , yuvarlıya götürüp denize atmış.
Babasının ve kardaşlarının intikamını alan Kara Hasan , rahatça evine dönmüş ve yemiş içmiş muradına geçmiş…