Padişah Sultan Murat Bağdat’ı feth etmeyi düşünür. Hazırlıklarını tamamlarken paşalarıyla aralarında sele bi gonusma geçer.

– Padişahım asker gara yoluynan yorulur. Yol yiraktir.
– Belli pasa çare nedür ?
– Yolu kısaltmak gerektir sultanim, der.

Padişahın da bi çara düşünün der. Vezirler paşalar düşünürler öbür gün padişaha deller ki “Padişahım askeri vapurunan Samsun’a, Samsun’dan gara yoluynan Bagdad’a götürebilirik derler. ” Padişahın aklına yatar Sam’inan Bağdat arasında köylülere zarar vermemeg üçün hanlar yaptırır. Hekimhan, Çelikhan, Çiftehan, Böyükhan gibi hanlar hemeden yapılmaya başlanır.
Sultan Murat bu hazırlıklardan sonra askerini ordusunu, otağını İstanbul’dan Samsun’a, Samsun’dan Adana’dan Diyarbekir arası gollar halinde endirir. Bösböyüg ordu atlar, askerler, heyvanlar Adıyaman Topraklarına doğru ilerlerken yiraktan yeşil yeşil asmalar, yüzün bağları görükür. Padişah beyaz atinin üstünde ele bi babayit görüküyorimis ki heç tanımayan biri bile baktığında “Ellehem Padisah bu” derimis.
Padişahın iki tarafında beyaz beyaz sakallı bele hörmet telkin iden paşaları, vezirleri varimis. Paşalardan biri:
– Padişahım bu Adıyaman’ın Zey köyünde ulemadan değerli bir zat vardır. Derken padişah bakar ki bağların yakınında hatunun bir tanesi çocuğunu dövdüğünü görür. “Su hatunu bana tiz çağırın” der. Padişah:
– Hanim ne üçün döversin bu sabi sehsimi.
Hatun yere diz çöker. Bir yandan yüzünü gözünün örterken der ki: Bu yazam bagi benim bagimdir. Daha esar tespiti yazılmamıştır. Vergisi yazılmayan bir bağdan yüzüm kopartmak haramdır der. Gendisini onun uçun dövdüm der. Yüzümü alıp baga attım der. Padisah pasalarina bakar.
– Fermanımdır burada zebzelerden alınan vergiyi kaldırdım der. Hakikat böyün maliyede mevcut defterlerin gayitlarinda yas meyve ve sebzelerden vergi alınır iken padişah fermaninnan bu vergi Adıyaman’dan galdirilmisdir.
Ordu epeyce Adıyaman içlerinde gelmiştir. Padişah derki:
– Pasa sen bana ne sölemistin? Bir alimden mi bahsetmisdin. Pasa:
– Belli padişahım der. Şeyh Abdurrahman’i Erzincani deller bir alim zat var imis. Keramet ehliymiş. Padişah:
– Bi sınayalım öğreniriz demiş. Varmislar gonaklamislar. Ataslar yakılmış çadırlar kurulmuş, yemekler bismis. Padişah demiş ki:
– Bu şeyhi sinayacim tiz bana çağırın. Onlar şeyhi çağırmaya gettiginde Padişah ta diri bi adamı tabuta koydurur tabutu kapattırır. Tabi hersey şeyhe eyan olur. Şeyh gelir padişah hürmet eder tabiti barmaginnan gösterir derki. – Ölü niyetine mi? Yogsam diri niyetine mi? Padişah:
– Ölü niyetine der şeyh namazı gildirir, Namazdan sonra tabit açıldığında essaten de adamın öldüğü agnasilir. 4. Murat gendi gendine derki “Bu zat bizim Bagdad’i feth ecep etmeyeceğimizde bilir”. Sabahran şeyhi alıp esgerlerin arasında gezmeye başlarlar. Şeyh askerlere bakar iken biraz ötece ati da genci de Zeif halsiz çok genç bi asker dikketini çeker. Barmaginnan işaret eder ora gideller.
Padişah :
– Ecep Bağdat fethi bize müyesser ola mi? Şeyh, elinnen genç Osman’ın atini göstererek:
– Atlarınız ve askerleriniz bele kötü olursa feth edemezsiniz der. Bunun üstüne askerlernen atları bakıma alınır. Aradan bi kaç gün giden 4. Murat tekrar askerinin arasında sihnan gezer iken bakanlar ki genç Osman aslan gimin ati da şahlanmış etrafına dolanıyor. “Hah der. İşte hindi feth edebilirsiniz. El iznihi teala der. ” Aksama doğru Erzincanlı şeyh Ebdirrahmani Erzincani hazretleri padişaha bi haber salar derki:
– Bu aksam bütün eskerlerinnen barabar benim misafirim ol. Padişah şaşırır. Bu gadek eskere hayvana nasıl yiyecek bulacak diyin düşünürken şeyh de helen Zey kövüne ayit caminin önündeki buglur sokularına üç beş kilo arpa üç beş kilo gedek de samani Bismillah der goyar. Bütün askerler hayvanlarının yemlerini buradan temin etsinler der. Koca Orduya ayit hayvanların bakıcıları, seyisleri bu üç beş kilo alabilen sokudan hayvanların yem torbalarına yiyecekleri gadek goyallar. Ne gadek alillarsa alsınlar sokudan ne arpa bitermiş ne de seman. Durumu hemeden padişaha sölemisler Padişah, “Tiz görüşmek dilerim.” Demiş. Şeyh huzura vardığında :
– Padişah bu aksam yimegini Allah ne verdise bu fakir size ikram edecek der. Oracıkta bulunan bir kuzuyu kesdirir, bisittirir, Padişahın huzuruna ikram edildiğinde “Padişahım etini yiyin gemigini kuzunun postunun içine bırakın” der. Yimek yindikten sonra Abdirahman’i Erzincan’i hazretleri kakar gemikleri postun üstünü düzer. O vakit azaplardan bir tanesi “Bakak ne olacak ” diye ayak gemiklerinden bir tanesini çalar. Neyse efendim şeyh gemikleri düzer, postun üstünüde örter elindeki çibiknan posta vurur. Kuzu hoplayıp melemeye baslar ama ayağı topaldır. Padişah “Niye topallar ki” diyince ayag gemiklerinden biri eksik padişahım der. Padisah gene sorar:
– Ecep Allah Bagdadin fethini nesip eder mi şeyhim
– Bagdadi isallah alacaksın yalaniz eskerlerinden genç Osman şehit olacak der.
– Ordu şeyhin heyir dualarinnan Zey’den ayrılır. Savasın en kızgın zamanında Genç Osman’ın atinin ayağı kayar. Şeyh te o vakit Zey’den cemaatin ögünde imamlık eder. Secde ederken yangislig eder. Yani cemaat onun yangaslig yaptığını beller. Namazdan sona sorallar. Deller ki Şeyhim ne olduku yangildiniz.
– Genç Osman’ın hendekten atlarken atinin ayağı kaydı, yardim ettim der. Bagdad’da savaş devam ederken Zey köyünde bi camiye ehtiyaç vardır. Camiyi yaptırmak uçun yirak yellerden ustalar getirilir ustalar çalisillarken sıcaktan bunallirlar, deller ki:
– Şeyhim köyde akan çayın suyu çok sıcak sovuk bi su olsa da içsek. Şeyh asasini yere vurunca yerden su fışkırmaya baslar. Bu suya Zey’liler “Dümbüldek” derler. Hala da kullanilmaktadillar. Gene caminin yapımında Şeyhin oğlu Mehemmed babasına derki “Baba olmaya ki kıble yanlış ola.” “Şeyh oğlunun kolundan tutar Bak der, Kabe’yi görüyor musun?” Mehemmed bakınca Kabe’yi karşısında görür. Mehemmed utandığından köyü terk eder gider.
– Sultan Murat seferden galip döneriken şeyhin vefat ettiğini öğrenir. Bu günkü türbenin yapılmasını emreder. Adıyaman’a bağlı 25 köyün gelirini de bu türbeye vekfettigini tapu kayıtlarında görmekteyik. Bu köyler Hesenkendi, Mezgit, Çokpinar, Küllükres, gibi köylerdir. Halen bu türbenin sinir hastalarına eyi geldiği tecrübelerle görülmüştür.

Edi. Notu : Kültür Bakanlığı’nın sitesinden aldığımız söylenceyi değiştirmeden yayınlıyoruz, bilginize